Gölge öğretmen

Mobbing ve işyeri verimliliği
15 Şubat 2020
“Süper” değil Holding ligi
15 Şubat 2020

KöşeliYorum

MİLLİ Eğitim Bakanlığı, ilk ve orta dereceli okullarda ‘kaynaştırma’ adı altında, akranlarıyla eğitim alan 398 bin öğrenci için yeni bir sisteme geçti.

Basında yer alan haberlere göre; anne-babanın kendisi veya uygun görecekleri üçüncü bir şahıs ‘kolaylaştırıcı kişi’ unvanıyla, öğretmenle beraber tüm gün derse girebilecek.

Buna ‘gerekçe/dayanak’ olarak da; birkaç ay önce Aksaray Mehmetçik İlkokulu’nda otizmli öğrencilerin velilerce yuhalanması olayı gösterildi.

Bu olaydan sonra Bakanlık, harekete geçmiş.

MEB Özel Eğitim ve Rehberlik Hizmetleri Genel Müdürlüğü ‘hemen’ bir çalışma yapmış.

Sonrasında Bakan Ziya Selçuk imzalı resmi talimatta; ‘kaynaştırma’ öğrencilerinin okulda desteklenmesi için ‘kolaylaştırıcı’ bir kişiye ihtiyaç duyulduğuna dair veliler ve sivil toplumdan yoğun talep alındığı bildirilmiş.

***

Bu sistem, yönetmeliklerde yok ama…

Böylelikle ilk aşamada, ‘kolaylaştırıcı kişi' adı altında sınıf içi ve sınıf dışında öğretmenden başka üçüncü şahısların sınıfta ve okulda bulunmasının önü açılmış oluyor.

Proje için de 6 milyon Euro ayrılmış…

Fakat yönetmelikte karşılığı olmasa da derslere girdikleri için eğitim teşkilatında, ‘Gölge Öğretmen’ diye bir tanımlama zaten varmış.

Öğrenmiş olduk…

Bu arkadaşlar, zaten derslere giriyorlarmış, öğrencilerin yanı sıra öğretmenlere de destek oluyorlarmış(!)

Eğitim İş Genel Hukuk Sekreteri Eğitim Uzmanı Maksut Balmuk, MEB'in mevzuatı düzenlenmeden, üst yazıyla böyle bir şey yapmasının hukuka aykırı olduğu yönünde basına açıklamalarda bulundu.

Balmuk, dedi ki: “‘Velinin uygun göreceği kişi’ ifadesi, çok ucu açık bir tanımlama. Derslere, öğretmen dışında kimler girecek? Belirsiz. Anne-babası da olsa, sınıfa giren üçüncü şahıslar hakkında güvenlik soruşturması yapılmalı. Kriter belirlenmemiş olması da ayrıca diğer çocuklar açısından sorunlar yaratabilir.”

***

Yazımı hazırlarken, binlerce ‘atanamayan’ öğretmen vardı hep aklımda.

Ekonomik açmazlarının karanlığında ‘gölge’leri bile olmayan o öğretmenlerimiz…

YA İNSAN FAKTÖRÜ?

31 Aralık 2019 akşamı farklı saat dilimlerinde olsak da tüm dünya, eskiyi geride bırakıp ortak umutlar ve iyi dileklerle yeni bir yılı karşıladık.

Sanıyorum ki tüm insanlığın olduğu gibi bizim de 2020'den toplumsal ortak beklentimiz; her şeyin daha iyi olmasıydı.

Ama olmadı. 2020’ye kötü başladık!

Corona virüsü, düşen uçaklar, depremler, şehitler...

Yılın henüz girişi denilebilecek şu kısacık dönemde neredeyse her gece ayrı bir faciayla yatıp, her sabah ayrı bir faciaya uyandık.

***

-Elazığ-Malatya depremi; 41 ölü, bin 607 yaralı, 75’i tamamen yıkılan, 645’i ağır hasarlı bina…

-Van çığ felaketi; 41 ölü…

-İdlib saldırıları; önce 8, sonrasında 5; 13 şehit…

-Sabiha Gökçen Havalimanı’nda pistten çıkarak parçalanan uçak faciası; 3 ölü, 180 yaralı…

-İrili ufaklı trafik kazaları…

***

Yazılıp çizilenler, ekranlarda gösterilenler hep 2020’yi ‘günah keçisi’ ilan ediyor!

Dört rakamlı bu tarihi böyle anlamlandırmak acaba ne kadar doğru?

Ölüm, hasar, maddi kayıplar…

Tüm bunların etkilerini en aza indirmek, önlemler almak mümkün değil midir?

Sorunca, söyleyince kızıyorlar ama…

‘İnsan’ faktörünü nereye koyacağız?