2019 yılını yetkililere göre “ekonomik daralma” vatandaşa
göre “büyük kriz” olarak nitelendirilen ekonomik krizle bitirdik. Ne yazık ki
2020 yılının ilk ayı iş dünyasında oldukça durgun ve sıkıntılı geçti. Hemen
hemen her sektörde ciddi küçülmeler yaşandı.
Bunlarla beraber otoyoldan pasaporta, sebzeden meyveye, etten balığa, kuru
gıdadan bakliyata kadar aklınıza gelebilecek her şeye zam geldi. Enflasyon her
geçen ay düşüyor olsa da ne yazık ki olan; artan fiyatlarla yaşam mücadelesi
veren vatandaşa oldu. Çünkü etiketler hiç aşağı yöne dönmedi tam tersine hep
yukarı…
***
Son aylarda iğneden ipliğe, temel ihtiyaç harcamaları
başta olmak üzere hemen her şeye yapılan aşırı zamlar, zaten geçim derdinde
olan vatandaşı iyice dar boğaza soktu.
Vatandaşlar en çok tepkiyi doğal gaz ve elektriğe yapılan aşırı zamlara
gösterdi. Doğal gaz ve elektrik faturalarını ödeyebilmek, birçok dar gelirli
vatandaş için neredeyse imkânsız hale geldi. Enerji Piyasası Düzenleme
Kurumu’nun (EPK) 1 Eylül 2019’dan itibaren doğal gaza 14,9 ve Ekim ayında da
elektriğe yaptığı yüzde 14,90 oranındaki zamların etkisi havaların soğumasıyla
birlikte yılbaşından itibaren iyice kendini hissettirdi.
Son bir yıl içinde doğal gaz ve elektriğe 10 kez zam yapılırken, sadece 2 kez
küçük bir indirim yapıldı.
Böylece kısa zamanda doğal gaza yüzde 32 oranında zam gelmiş oldu. Yani 30
Temmuz 2019’da belirli bir miktar gaza 100 TL ödeyen bir tüketici; 1 Eylül’den
itibaren aynı miktarda gaz almak için 132 TL ödemeye başladı.
DEPREM BİR GERÇEK…
Bu kez Elazığ ve Malatya depremleriyle sarsıldık. Büyük hasarlar ve onlarca can
kaybı yaşadık.
Ülkenin batı tarafında da deprem kendini fazlasıyla hissettiriyor. Kuzey Ege
fay hattı olarak isimlendirilen Manisa-Akhisar aksında son 1 ay içerisinde 2
bin 500’ün üzerinde büyük/küçük deprem olmuş. Sarsıntılar, tedirginlik ve korku
yaratıyor. İzmir merkezde depremler ciddi olarak hissediliyor.
Ne yazık ki ülkemizin üçüncü büyük şehri olan İzmir’in depreme hazırlıklı
olduğunu söyleyemeyiz.
Ne bina tespit analizi yapılmış ne de önlemler belirlenmiş.
Acil durumlarda “toplanma alanı” olarak belirlenmesi gereken yerleri
birbirimize sorarak bulmaya çalışıyoruz.
İzmir’de kaç tane acil durumlarda toplanma alanı olarak kullanılacak yer var?
***
Deprem
Türkiye’nin gerçeği, hatta en önemli ve tehlikeli gerçeğidir. Ancak ne yazık ki
yetkililer bu gerçekle uğraşmak yerine afetler yaşandıktan sonra
“arama-kurtarma” başarı hikayesi yaratmayı tercih ediyorlar.
İstanbul, İzmir başta olmak üzere; deprem riskinin olduğu bölgelerde nüfus
artışının kontrol altına alınması, binalarda karekod uygulamasına geçilmesi,
bölge bölge risk analizi oluşturulması, tehlikeli bölgelerdeki insanlarımızın
güvenli alanlara taşınması gerekiyor.
Sürekli göç alan bölgelerde artan konut sayısı, kontrolsüz yapılaşmanın en
önemli baş faktörü durumunda.
Bunları yapamazsak büyük bir deprem, sonra ağır kayıp ve hasarlar yaşayacağımızı
sanırım hepimizi biliyoruz.
1999 Marmara depreminden sonra tanıştığımız nam-ı diğer ‘Deprem Dede’nin “deprem öldürmez, ihmal ve tedbirsizlik
öldürür” sözünü dikkate almalıyız.
Türkiye bir deprem ülkesi ve deprem gerçeğiyle yaşamayı ve ona karşı önlem
alarak yaşamayı bilmemiz gerekiyor.